EMTİA SAVAŞLARI


Maden Taş Devri başlayalı 7.000 yıl geride kaldı…

Peki , gerçekten geride mi kaldı ?


Bu konuda emin miyiz ?

21.YY başında maden taş devri ile ne gibi bir ilişkimiz olabilir….

Yoksa dünya hala o zamanlarda ki mekanizmasından çok da farklı bir yapıda değil mi ?




Peki nereden çıktı bu sorular.. ?

Bakır Taş Çağı veya Kalkolitik Çağ MÖ 5000-3000 yılları arasını kapsayan tarih öncesi dönemdir.

Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır.


Ve insanlık Bakırı buldu Tunç yapmasını öğrendi.


Tunç silah yapmak için yeterince sert bir metaldi.


Artık silah yapmak için daha çok madene ihtiyacı vardı.


Daha çok maden için ise daha çok toprak.


Daha çok toprak için daha çok savaş.


Daha çok savaş için daha çok silah.


Ve insanlık Bakırı bulması ile çağımızda da devam etmekte olan bir yola çıktı.



Dünya ekonomisi için önemli bir anlamı vardır. Bakır ve diğer metaller ile birlikte ilk üretim dönemi kapanmış ve dünyanın kapalı ekonomik yapısı son bulmuştur.

Artık dünya ekonomisi ve ticaret geri dönülmez şekilde  ‘’Emtia’’ üzerinde dönecektir.
Konut  ve  yerleşim yeri sayısında da artışlar hızla geldi. Büyük bir şehirleşme süreci yaşandı.
Her geçen gün biraz daha büyüyen alanlar zamanla kent haline gelmeye başladılar.

Daha ileriki dönemlerde göçler ile sosyal yapı ve ekonomik aktivite farklılaştı.
Buna bağlı olarak nüfus arttı ve yeni yerleşim yerleri çoğalmaya dönemin metropolleri oluşmaya başladı.

Artık homojen bir kültürden söz etmek söz konusu değildi.

Göçlerle gelen etkiler sonucu bakır farklı teknolojiler ile kullanılmaya başlandı .Maden ticareti oldukça yaygınlaştı.
Altın ve gümüşü işleme teknolojileri gelişmeye başladı. Teknolojik gelişmeler öyle ileri boyuta gitti ki Bakı ve kalay birleşimi ile daha sert yeni bir metal elde edildi , Tunç.
  
Ulaşım imkanları hızla gelişti , kargo ve yolcu hacmi tarihin en büyük atılımını yaptı.
Çünkü tekerlek bulundu…
Bu teknolojinin son harikası tüm dünya ticaretini başka bir büyüklüğe taşıdı.

Hayvan arabalarının kullanımı, artan nüfus , göçler , büyüyen şehirler , yeni yerleşim yerlerinin oluşması, metal teknolojilerinin hızla gelişmesi  ile daha gelişmiş silahlar ve savaş araçları yapılmaya başlandı.

Bakır üretimiyle birlikte Neolitik Dönemin ‘’kapalı ekonomik ‘’yapısı sona erdi.
Artık başka şehirlere satmak İçin üretilen mallar olduğu gibi, bu malları almak İçin de daha fazla hammaddeye  ihtiyaç vardı. Daha fazla hammadde elde etme düşüncesi ancak başka arazilere sahip olmayı gerektirdi...!

Bunun için ise İnsanoğlunun yaşamına yeni bir kavram girdi;

''Toprak İçin Savaş….''




Şehirleşme ticareti arttırırken , üretim arz ve talebini de  yukarı doğru çeker. Kapalı ekonomileri açılır. Üretim ve tüketim için gerekli hammadde – ürün fiyatları ekonominin temel dinamiği olur.


Tanıdık cümleler ....

'' ..Buna bağlı olarak nüfus arttı ve yeni yerleşim yerleri çoğalmaya dönemin metropolleri oluşmaya başladı.
Artık homojen bir kültürden söz etmek söz konusu değildi…’’

Yukarıdaki cümleler binlerce yıl önceki değişimi anlatırken acaba günümüze tanıdık gelen tarafları var mı ?

Ve Dünya,  şehirleşme , nüfus ve ekonomik açılım konusunda yakın dönemde büyük bir patlama yaşadı;

Çin.


Neredeyse dünya nüfusunun 1/4 ‘ü kadar bir nüfus sanki dünyaya aniden gelmiş gibi yeni bir ekonomik zeminde müthiş bir üretim ve tüketim talebi  yarattı.

Ve sadece o kadar mı ?  Hindistan nüfusu yakın zamanda Çin’i geçecek…!

Çin ve Hindistan ‘’Dünya kadar emtia talebi’’ …


1960-2015 Emtia ve Enerji Endeksi


Dünya Bankasının emtia fiyat istatistiklerine yer verilen rapora göre;

2002 sonarsı 10 yıllık dönemde ham petrol, doğal gaz ve kömürden oluşan enerji ham maddeleri endeksi yüzde 240,1, tarım, metal ve mineraller ile gübrelerden oluşan enerji-dışı emtia fiyat endeksi yüzde 141,5, altın, gümüş ve platinyumdan oluşan kıymetli metaller endeksi yüzde 380,5 arttı.

Çin’in oyuna girişi ile bütün dünyadan milyarlarca dolarlık yatırım bu bölgeye akmaya başladı. Üretim artarken , üretim için dünyadan talep edilen hammadde ve emtia miktarı devasa rakamlara ulaştı.

Durumu biraz rakamlar ile açıklayalım ;
2000 yılında Çin’in  demir tüketimi bütün dünyanın % 22’si kadarken 2014 yılında nerdeyse dünyadaki demir cevherinin %60’ı Çin’de tüketildi.

Alüminyum ’da ise %10’ların biraz üzerinde girilen 2000 yılından sonra artan tüketim sonunda 2015 yılına geldiğimizde dünyanın tükettiği Alüminyum’un yarısı Çin’de tüketiliyordu.

Bakır , Nikel veya Çinko hiç fark etmiyor , Dünyanın tükettiği tüm bu ürünlerin yarısı Çin’de tüketiliyor.



Dünyadaki mısırın %22’sini Çin tüketirken pamuk tüketimi Dünyanın 3’de 1’i kadar …

Metal emtia sözkonusu olduğunda Çin , Batı Dünyası ile kıyaslanamaz şekilde talep artışı ile son 15 yılda piyasaları yukarılara taşıdı.

2000 ve 2015 yılları arasında, Çin'in Bakır talebi yüzde 12  bir yıllık bileşik büyüme oranı ile arttı.

Günümüzde bakır, demir ve alüminyumun ardından en fazla tüketilen üçüncü metaldir. Bakır, elektrik ve ısı iletkenliği son derece yüksek olduğu için endüstride pek çok uygulama alanı bulmaktadır.

Bakırın yaygın kullanım alanlarından biri de diğer metallerle yaptığı pirinç, bronz, vb. gibi alaşımlardır. Uluslararası Bakır Çalışma Grubu (ICSG) verilerine göre, dünya bakır üretiminin %30’u ekipman üretimi amacıyla, %30’u inşaat amacıyla, %15’i altyapı uygulamalarında, %13’ü ulaştırma alanında ve %12’si endüstriyel amaçlarla kullanılmaktadır.

USGS verilerine göre, 2014 yılı itibarıyla dünyanın en büyük bakır rezervleri Şili’de bulunmakta (%29,9), onu sırasıyla Avustralya, Peru, Meksika ve ABD izlemekte ve bu beş ülke dünya bakır rezervlerinin yaklaşık %63,3’ünü barındırmaktadır.

Maden üretimi açısından bakıldığında ise, dünyanın en büyük beş bakır madeni üreticisi sırasıyla Şili, Çin, Peru, ABD ve Kongo’dur. Şili, 2013’de yıllık 5,8 milyon tonluk maden üretimiyle, dünya bakır üretiminin yaklaşık %31’ini tek başına gerçekleştirmiştir. 

Rafine bakır üretiminde ise, ilk beş ülke sırasıyla Çin, Şili, Japonya, ABD ve Rusya olmuştur.

Dünya Bankası verilerine göre, son on yıllık döneme baktığımızda bakır fiyatları, küresel ekonomideki büyümeye paralel şekilde, küresel krize kadar yükselen bir trend takip etmiş ve 2008 yılı Nisan ayında 8.685 $/ton seviyesine kadar çıkmıştır.

Krizden sonra sert bir düşüşün yaşandığı bakır fiyatları, 2008 yılı Aralık ayında 3.072 $/ton düzeyine kadar gerilemiştir.(2)
2014 yılı Aralık ayı itibariyle yavaşlamanın etkisi iyice görülmeye başlanmış ve bir önceki yılın aynı ayına kıyasla %10,7 düşerek 6.446 $/ton değerinde fiyatlanmıştır.




Sadece bir tek yılda, 2000 yılında, Çin'in bakır tüketimi bir önceki yıla göre yüzde 23  büyüdü. 2009 yılında ise artış yüzde 27,5 gibi inanılmaz bir rakama ulaştı.
Sanki 7000 yıl öncesine dönülmüş ve Bakır ve bir çok metal yeni keşfedilmiş gibi talep görmekteydi.

Nikel;  paslanmaz çelik yapmak için kullanılan metal için ise bu oran yüzde 20 idi.
Aynı dönemde Batı dünyasında, bakır talebinin yüzde 0,8 oranında düştü; nikel için yüzde 0.9 düştü…!

Nikel ısı ve elektrik iletkenliği görece düşük olan, buna karşılık korozyon ve oksidasyona karşı yüksek direnç gösteren, yüksek ısılarda sertlik ve dayanıklılığını koruyabilen ve mıknatıslanabilen bir metaldir.

Nikel Enstitüsü’ne göre, nikelin %65’i paslanmaz çelik üretiminde; %20’lik bölümü uzay ve havacılık sanayii ile askeri uygulamalarda kullanılan süper alaşımlar da dâhil olmak üzere demir-dışı alaşımlarda; %9’u nikel kaplamalarda; %6’sı da madeni para yapımında ve nikel kimyasalında kullanılmaktadır.

Nikel cevheri değişik kıtalarda olmak üzere 20 farklı ülkede çıkarılmakta, 25 ayrı ülkede eritilip, rafine edilmektedir. USGS verilerine göre, 2014 yılı itibarıyla dünya nikel rezervlerinin yaklaşık %23,5’i Avustralya’da bulunmakta, onu sırasıyla Yeni Kaledonya (Fransa’nın denizaşırı toprağı), Brezilya, Rusya ve Küba takip etmekte ve bu beş ülke dünya nikel rezervlerinin yaklaşık %66’sını barındırmaktadır.

Maden üretiminde ise, en büyük üreticiler Filipinler, Rusya, Endonezya, Kanada ve Avustralya olup, bu beş ülke küresel üretimin yaklaşık %58’ini gerçekleştirmektedir. Çin, hem nikel konsantrelerinde hem de rafine nikel metalinde dünyanın en büyük ithalatçılarından birisi konumundadır.




Çin’in küresel nikel metali tüketimindeki %44’lük payı, küresel çelik üretiminden aldığı paya (%45) yakınsamaktadır. Dünya nikel metali tüketiminin yaklaşık %65’ini Asya kıtası gerçekleştirmektedir. Küresel hava taşıtları üretiminin yoğunlaşmış olduğu Avrupa ve Kuzey Amerika da, küresel nikel metali tüketiminin gerçekleştiği diğer iki önemli bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dünyada toplam para miktarı bulunduğumuz döneme göre çok daha az iken rekor fiyatlar gören metaller , çok değil sadece birkaç yıl sonra üstelik toplam para miktarının defalarca arttırılmasına rağmen reel anlamı ile tarihin düşük seviyelerinden ticarete konu olacaklardı.

Ama 2014 yılına geldiğimizde Çin’in 10 yıllardır devam eden hikayesinde ilk ayak sürümeler görülmeye başlandı.Dünyanın geri kalanında kendini iyice hissettiren yavaşlama artık Çin’i vurmuştu.

Ama Çin’den de önce ‘’Çin söylentisi ile’’ devrilecek başka bir piyasa vardı..
Çöken Emtia Fiyatları !

Ham petrol fiyatlarındaki çökme en çok konuşulan emtia hareketi olmasına rağmen aslında olay yılardır devam eden daha geniş bir hareket.

Demir cevherinde de aynı sebeple fiyatlar yıllardır düşmekte, azalan talep yavaşlayan ekonomiler...

Demir cevheri, dünya üzerinde en fazla bulunan dördüncü element, demir ise en çok tüketilen metaldir. Dünya demir cevheri talebinin yaklaşık %98’i çelik endüstrisinden kaynaklanmaktadır.

ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu (USGS) verilerine göre, en büyük demir cevheri yatakları sırasıyla Avustralya, Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan’da bulunmakta, bu beş ülke dünya demir cevheri rezervlerinin yaklaşık %75’ini barındırmaktadır.

Maden üretimi açısından bakıldığında ise, ilk sırada Çin yer almakta, onu sırasıyla, Avustralya, Brezilya, Hindistan ve Rusya takip etmekte, bu beş ülkenin maden üretimi toplam üretimin %85’ini oluşturmaktadır. Avustralya ve Brezilya dünya demir cevheri ihracatını domine etmekte ve bu ülkeler dünya ihracatının yaklaşık %70’ini gerçekleştirmektedir.

2015 itibari ile dünya demir cevheri arzı üç büyük şirketin elinde bulunmaktadır. Vale, Rio Tinto ve BHP Billiton’dan oluşan bu troykanın küresel üretimden aldığı pay %35’i geçmiştir.
2009 yılına kadar, demir cevheri fiyatları, geleneksel olarak bu üç büyük demir cevheri üreticisi ile çelik üreticileri arasında yapılan görüşmelerle belirlenmekte ve taraflarca belirlenen fiyat yıl boyunca geçerli olmaktaydı.




Ancak, 2009 yılında fiyatların belirlenmesinde kullanılan bu sistem terk edilmiş ve büyük üreticilerle çelik üreticileri arasındaki anlaşma neticesinde, demir cevheri fiyatları üç aylık dönemleri kapsayan kontratlarla belirlenmeye başlanmıştır.

Yani, dünyanın merkez bankalarının para basarak idame etmeye çalıştıkları 2008 sonrası dönem hızla soğumaya başladığı 2014 sonrası aynı zamanda bir çok yapı da değişikliğe uğramaya da başladı.

Bu yavaşlama hareketinde nerde ise tüm emtia fiyatları grafiklerinde keskin düşüşler görüyoruz.

Tabi Çin gibi dev bir tüketicinin etkisinin olmaması düşünülemez ancak hareket tek başına Çin ile açıklanmaya kalkar ise yalnız kalır.

Çin büyümesi nedeniyle tedarikçileri Brezilya, Kanada ve Avustralya gibi hammadde ihracatı yapan ülkelerin talep tarafı da artarken bu talep ürün veya ara mal ihraç eden Güney Kore ve Tayvan benzeri  başta enerji ve hammadde talebi doğurdu ve büyük bir döngü başladı.
Almanya ve ABD'de içinde durum çok farklı olmadı , Alman sermaye malları için Çin'in bitmeyen taleplerini karşılarken enerji talebini arttırdır.

Caterpillar'ın ağır makine tarafında ise Çin en büyük müşteri oldu. Bunun  yanında zenginleşen ülke Alman otomobil sanayinin en büyük pazarlarından biri olurken , ABD lüks markalarının müşterilerini de artık Çin’li milyonerler oluşturdu.

Çin nihai emtia talebini mutlak değer olarak azaltmasa bile artış hızının çok fazla düşmesi bu dalgadan en çok yararlanan ülkelerin enerji başta olmak üzere hammadde ve emtia taleplerini oldukça hızlı şekilde etkiledi.

Dünyanın emtia talebi zirvelere giderken aslında bir başka şey daha zirveye taşındı.
Dünya "borç" miktarı..!

Yavaşlayan dünya yeterince can sıkıcı iken 2014 ile birlikte Çin’den gelen haberler emtia ticaretinde adeta bir kaçış başlattı. Tüm hammadde fiyatları inanılmaz şekilde düşüyor ve düşen fiyatlar alıcıları heveslendirmekten çok satıcıları panikletiyordu.

Bunun sebebi ise aslında çok karışık bir durum değil , hammadde ihraç eden ülkelerin bir çoğu aslında ; 

 ‘’ Hammadde Bağımlısı ‘’


Hammadde Bağımlılığı


Hammadde Bağımlılığı aslında kulağa hep alıcı ülkeler için kullanılır gibi geliyor. Ancak işin aslı pek öyle değil.

Toplam ihracatı içinde emtia ihracatı  %60’ın üzerinde olan ülkeler ‘’ Emtia Bağımlısı’’dır.
Emtia bağımlısı özellikle gelişmekte olan ülkelerin aşırı sermaye eksiği olduğu gibi siyasi veya sosyal sebeplerle de işleri pek yolunda değil.

Bu genel olarak bütçe problemleri demek. İşte mekanizma bu noktada çalışmaya başlıyor. Bir emtia türünün fiyatı düşmeye başladığında emtia bağımlısı ülkenin gelirleri azalıyor.
Gelirleri azalan ülke bütçe dengelerini tutturabilmek için düşen fiyatlardan daha çok emtia satmak istiyor.

Toplam ihracat içinde yüzde 80'i emtia olan ülkeler artık ‘’sınıf atlıyor’’  ve
‘’aşırı derecede emtia bağımlısı’’ oluyordu …

Bu hareket fiyatları daha çok aşağı çekerken zaten yavaşlayan ekonomilerde azalan talep ‘’emtia bağımlılarının’’ daha da düşük fiyatlardan daha çok satma gereğini doğuruyor.
Bu paradoks fiyatları hızla aşağı çekerken ilk büyük satış dalgası sonunda bir çok emtia ithalatçısı ucuz olduğunu düşündüğü fiyatlardan stoklarına alım yapıyor. Ve döngü daha şiddetle geliyor. Artan stoklar alıcıları daha da yavaşlatıyor…

Ve çok kısa bir süre içinde büyük bir çığ herkesi içine alıyor ;

Tam olarak son 1 yıldır bazı emtia fiyatlarındaki Dolar bazlı fiyat düşüşleri gördüğümüz tablo bize facianın büyüklüğünü ancak gösteriyor.

Tabloya ham petrol fiyatlarını dahil etmeye dahi gerek yok ki o noktada düşüş yaklaşık %50.
Çelik fiyatlarından kömüre, yulaftan Alüminyuma kadar sadece son 1 yılda yaşanan çöküş az rastlanır cinsten.

Hikayenin başında  maden ve bakır çağından bahsederken maden çağınının sona ermesini sağlayan olay ‘’ yazının bulunması’’ idi…!

Şu anda yazıyı yeniden bulma imkanımız yok ama yeniden bulmamız gereken bir şeyler var... !

Dünya emtia piyasalarının yeni bir Çin’e mi ihtiyacı var …?

Hindistan için ‘’Yeni Çin’’ vakti.. !

Ama önce Çin konusunu netleştirmemiz gerekir. Dünyanın her yerinde TV , gazete , dergi her köşede aynı şeyi duymaktayız, Çin’de talep azalması..

Peki 2014 yılından itibaren dünya emtia piyasasının çökmesini tetikleyen olaylar zinciri nelerdi ?...

Dünya emtia fiyatlarındaki geri çekiliş ...



Öncelikle Çin’in hakkı yenilen bir noktaya değinmekte fayda var. Çin’de bir çok ürün için aslında sadece talep artış hızı azalırken sanki tüm talep düşüyormuş algısı mevcut.
Bu noktada biraz daha dikkatli olmata fayda var.

Evet Çin’de talepte bir yavaşlama olmaktadır.

08/03/2016 08:16:04 Çin'in demir cevheri ithalatı %10,4 azaldı
Çin'in demir cevheri ithalatı Şubat ayında yıllık yüzde 10,4 düşüş gösterdi.    Çin Genel Gümrük Yönetimi tarafından açıklanan verilere göre,demir cevheri ithalatı geçen ay 82,19 milyon tondan 73,61 milyontona geriledi.(ForeksHaber)

Ancak petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki büyük çöküşü bu yavaşlama üzerine yıkmak gerçekci olmaya bilir. Petrol fiyatlarının 30 USD seviyesine gelmesi ile Çin talebi arasında yeterince güçlü bir bağ kurmak pek mümkün değil. Veya yıllardır düşen bakır fiyatlarını talep tarafında azalma görülmemiş sadece artış hızı yavaşlamış Çin’e bağlamak da çok gerçeği yansıtmaya bilir.

Genel bir ezber olarak Çin talebindeki azalmayı konuşurken örneğin metallerde Çin tüketimi talebi büyümeye devam ediyor.



Maden Çağının başrol oyuncusu Bakır fiyatları 2011 yılından beri nerde ise yarı yarıya düşerken Çin ‘in tüketimi 2015 yılında dahi %1.8 kadar arttı. Ancak önceki dönemlere göre sadece bakırda değil , alüminyum, nikel veya çinkoda talep artış hızı gittikçe yavaşladı.

2011 yılında alüminyum talebi %16 kadar , nikel talebi %22 kadar artarken 2015 yılına geldiğimizde artış oranları sadece % 3-6 arasında idi.

Çin tüketimi artmaya devam ederken artış hızındaki azalma ve dünyanın geri kalanında yaşanan yavaşlama fiyatların tutunmasını engelliyor. Bu noktada Çin için yeni bir büyüme dalgası oldukça zor bir ihitmal ki aksine yavaşlamanın stabil hale gelme ihtimali yüksek. Bu noktada geçen sene Çin Ulusal Kongresi 2016-2020 ekonomik programında iç talebe dayalı büyüme talimatı verdi.

Çin’in en önemli siyasal organının verdiği bu talimatı yerine getirmek pek de kolay değil.
Çin’in dünya emtia piyasasına etkisi yavaşlama yüzünden olurken bazen de bu basit bir arz talep dengesinden daha karmaşık yapıda da gelişti.

Örneğin Pamuk piyasası en önemlisi etkilenen arasında yer almıştır. 2011 yılında pamuk fiyatındaki ani artışın ardından, Çin hükümeti çiftçilere destek amacıyla, dünya fiyatından daha yüksek bir fiyata kendi iç pamuk üretiminin çok satın alma politikası başlattı.

Sonuç olarak, Çin'in rezervleri 2010 yılından beri altı kat arttı ve şu anda dünyanın  pamuk stoklarının yüzde 60'şına ulaştı.


Ancak fiyatlara etkisi hiç hoş olmadı çünkü 2014 yılında stok ve iç üreticiden alış yapma politikasına son verip direkt çitci sübvansiyonuna geçti ve stoklarının bir kısmını da dünya pamuk piyasasına boşalttı..!

Kasım 2014 tarihine gelindiğinde pamuk fiyatları 2009 yılından beri en düşük değerini görmüştü, Mayıs ayından o güne kadar değerinin üçte birinden fazlasını kaybetti…!
Ufak bir politika değişikliği için kim ne diyebilir ki? …!





2014 yılında metal fiyatlarının düşüş için ilk sebep Çin'den gelen talebin zayıflığı gösteriliyordu, aslında sarmal halini alan hareket talep düşmeden talebin düşmesine sebep hazırlıyor ve sonrada talep düştüğü için fiyatlar geriliyordu..

Çin Konut piyasası ile ilgili spekülasyonlarda eklenince , Demir cevheri fiyatı 2014 yılında yüzde 47 oranında düştü ve Aralık ayında son beş yılın en düşük seviyesine geldi.
Çin’in küresel demir cevheri tüketimindeki payı son on yılda iki kat artmış ve Çin dünyada üretilen demir cevherinin yarısını tek başına tüketir konuma gelmiştir.

Demir cevheri üretimi, tüketimini karşılayamayan Çin, 2013 yılında dünya demir cevheri ithalatından aldığı %64’lük payla en büyük ithalatçı olmuştur. Dolayısıyla, Çin’in talebi, demir cevheri fiyatlarını etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son dönemde demir cevheri fiyatlarında yaşanan düşüş de bunun bir yansımasıdır. Çin’in talebinin öngörülenden daha hızlı gerilemesi, ekonomisinin büyüme hızında görülen yavaşlama, küresel ekonomideki durgunluğun yanı sıra, cevher üretimine yapılan yatırımlarla birlikte üretim kapasitesinde yaşanan artışın, yıl boyunca beklenen tüketimin üzerinde seyretmesi demir cevheri fiyatları üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluşturmuş ve 2011 yılında ortalama 167,8 $/ton olan fiyatlar 2012’de yıllık bazda %23 oranında azalarak 128,5 $/ton’a düşmüştür.

2013 yılında ise toparlanan fiyatlar bir önceki yıla göre %5,4 artarak 135,4 $/ton’a yükselmiştir. 2014 yılı performansı değerlendirildiğinde ise, bir önceki yıla kıyasla demir cevheri fiyatlarının %28,4 düşerek 96,9 $/ton’a gerilediği görülmektedir.(1)
Çin ile ilgili haberlerde devamlı gördüğümüz hava kirliliği , şehirlerdeki alarm durumları, hava kirliliği sebebi ile kapanan okulları veya sokağa çıkma uyarılarını hatırlarsınız ama konu hiç tesadüt değildir....

Kömür Çin için her ülkedekinden çok daha fazlasını ifade eder. Çünkü Çin enerjisinin nerde ise yüzde 70’ini kömürden sağlar ve bu dünya tüketiminin yarısıdır !
2014 yılının ilk 11 aylık döneminde Çin'de kömür talebi yaklaşık yüzde 2,3 oranında düştü. Bunun dünya ekonomisindeki etkisi ise ı İthalattaki yüzde 9  ve üretimindeki yüzde 2.1 oranında düşüş ile oldu.




Dünyada bir çok yatırımcı emtia fiyatlarının uzun yıllar yüksek fiyatlarda kalacağını düşünmekteydi. Kanada petrol yatırımlarından , Orta Amerikaya , Afrika’nın en ücra maden yataklarına yapılan milyarlarca dolarlık dev yatırımların geleceği konusuna şu anda kimse fazla girmek istemiyor. Ancak genelde bu tip sorunlara yatırımları fonlayan bankalar ilgi duymaya ! başladığında işler biraz ısınabilir. Ki o zaman sadece emtia fiyatları sorunu ile değil önümüzdeki döneme ait yatırım eksiğinden dolayı yıllar sonra yaşanacak arz problemi il de uğraşmak zorunda kalırız.

Ancak geçtiğimiz 15 yılda, Peru, bakır ve diğer metal zenginliğinin keyfini sürüyordu, Başkent Lima'da alışveriş merkezleri ve lüks apartmanlar patlamış, büyüyen ve zenginleşen orta sınıf ‘’ emtia piyangosunun miras yediliğini’’ yaşıyordu. Keza Lagos’da pek farklı sayılmazdı,  Nijerya, petrol yüksek fiyatlarının etkisi ile tüm dünyanın ilgisini çekiyor ve artan nüfusu ile geleceğin en önemli ekonomik büyüklüklerinden biri olarak görülüyordu.

Tabi büyük döngü devam etmiyor olsa idi onalr için daha güzel bir dünya olacağım kesindi. Ancak fiyatlar öyle hareket etmezler.

Maden çağında , Bakır ve tunç kulanılmaya başlandığında artan talebin insanoğluna
‘’Doğal Kaynaklar ve Emtia için Savaşmayı’’ öğreteceğini kimse düşünmedi tabi ki.  7000 yıl sonra o ilk öğrenmenin ne kadar uzağında olduğumuz ise ortadadır. Yumuşak bakırı tunç yapma teknolojisi silah üretimini patlattı. O teknolojik gelişimin sonucu ise binlerce yıl sonra kömür veya petrol için savaşmaya hazır dünyayı defalarca yok etmeye yetecek güçte silahlar , 

‘’üstelik tunçtan çok daha sert’’ ….!


Bakır bloklar limanlarda müşterilerine gönderilmek üzere - 1898 -1931 Michigan-NYPL catalog ID (B-number) : b12647398


Bir diğer notu düşmekte fayda varki ;  bu fiyat çöküşleri sadece emtia bağımlısı gelişmekte olan ülkeleri etkilemedi. ABD’de sadece petrolcüler değil, çitcilerde büyük darbe aldı !
ABD’de mısır üreticileri son 3 yıldır oldukça kötü günler geçirmekteler.  ABD Tarım Bakanlığı 2015 için tarımsal ürün ihracatı gelirlerinde %30’dan fazla azalış bekliyor ki bu rakam 70 milyar USD’nin üzerinde bir rakam.

Çiftlik gelirleri  2012 - 2013 yılında son yüksek seviyelere ulaştıktan sonra ardı ardına üçüncü yıl düşüş tahmin ediliyor. Net çiftlik geliri yüzde 3 oranında düşüş tahmin edilirken, net nakit çiftlik geliri, 2016 yılında yüzde 2,5 oranında düşmesi beklenmektedir. Bu düşüşler 2015 yılında meydana gelen %30’luk düşüşlerin yanında makul kabul ediliyor.

ABD çiftçileri dahi bu dalganın altında kalırken ,  petrol ihraç eden ülkelerin durumu konusunda hiç ayrıntıya girmeye gerek yok. Brezilya ise Çin’in yavaşlamasından en büyük darbeyi alan ülkelerden biri, resesyon ve sosyal karışıklıklar içe içe girdi. Şeker, soya fasulyesi , çelik ve kahve ihracatçısı ülke için IMF  yüzde 1.5 daralmas bekliyor.

Çin’in emtia talep miktarı dünyadaki yavaşlamadan etkileniyor. Üstelik bu durum, tüketimi arttırmaya yönelik yatırım projelerine rağmen umulanı vermeyen iç talep ile dengelenemiyor. Çin için içerde artan kredi problemleri ayrıca bir sorun çünkü iç talebi arttırmak için kredi imkanlarını arttırmak zorunda kalınması sarmal bir risk.






Tabi bu iç ve dış konjonktürün  emtia ithalatın azaltması, Brezilya ve Rusya gibi emtia talebi ile büyüyen ülkeleri olumsuz etkiliyor. Özellikle Brezilya her türlü parasal önleme rağmen enflasyon ve resesyon ile boğuşmak zorunda kaldı. Rusya ise emtia fiyatları yükselirken elde ettiği döviz rezervlerini hızla kaybediyor.

Rusya Maliye Bakanlığı bu şartlar altında 2030 yılına kadar büyüme sorunu yaşamaya devam edeceklerini açıkladı.  Pamuk, mısır, gibi emtialar da ise ABD’nin düşen fiyatlar nedeniyle çiftçiler için acil destek programları düzenlemesi kaçınılmaz. Bu durum ABD Merkez Bankasının faiz ve büyüme ile ilgili beklentilerini de etkileyecek bir konu.

Çin’e talebin azalması aynı zamanda Çin’in üretim için hammadde talebinin zayıflaması demek ve bu hikaye bir kısır döngü ile birkaç sene içinde tüm dünya emtia piyasalarını az rastlanır bir çöküşe götürdü.

Avustralya’da ise durum daha ilgi çekici çünkü Çin’in büyümesinden en çok faydalanan ülkelerin başında Avustralya gelmektedir. Bu ülkede ihracatın %30’undan fazlası Çin’e yapılmakta. Güney Afrika ise ihracatının yaklaşık %20 ‘sini Çin’e gerçekleştiriyor.
Çin'in enerjiden sonra ithalatının önemli bir kısmı demir cevheri .Çin, dünyadaki demir cevheri ithalatının yüzde 60’dan fazlasını yapmakta ki bu durumda Avustralya, Brezilya ve Güney Afrika için  oldukça büyük bir sorun.

Yakın zamanda Bank of America Corp. Tarafından hazırlanan bir rapora göre ;
Çin yuanında yüzde 1'lik değer kaybı, emtia fiyatlarında yüzde 0.6'lık bir düşüşe neden olabilir.
Çin para birimi yuan ile bu ilişkinin en güçlü olduğu emtianın, Çin'in dünyada baskın tüketici olduğu bakır ve platin.

İlk kullanılmaya başlandığı zamandan binlerce yıl sonra dahi bakır dünyayı bir şekilde etkilemeye devam ediyor.

Olsası bir yuan devalüasyonu emtia piyasaları için korkulu bir rüya olmayı sürdürüyor.
Değeri düşen yuanın Çin tüketicisinin satın alma gücünü azaltarak emtia fiyatlarını aşağı doğru baskılaması ciddi bir risk olarak gündemde. Her ne kadar Çin para otoriteleri bu ihtimale yer vermediklerini ve yuan’ı devalüe etme planlarının olmadığını sıkça tekrar etse bile önümüzdeki dönemde bunun bir zorunluluk olacağını iddia eden spekülasyonlarda piyasada dolaşmaya devam ediyor.


Bakır Endüstrisi 19yy- NYPL catalog ID (B-number) : b12647398


Çin’den 2015 yılından sonra başlayan harekette yaklaşık 1 Trilyon USD sermaye çıkışı yaşandı. 2016 yılı başında ise Çin Merkez Bankası yaklaşık 100 milyuar USD satmak durumunda kaldı. Sermaye ülkeden çıkmaya devam ediyor ve bu durum merkez bankasının çıkışlar durana kadar yuanın değer kaybına göz yummasını getirebilir.

Her ne kadar yakın zamanda sert bir yuan devalüasyonu beklentisi düşük olsa da bu olasılık bile zaten zayıf emtia fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor.

Bu noktada Çin’in bir süre daha baskı altında kalacağı ve yeniden toparlansa bile bunun 2000 – 2013 dönemindekine benzer büyük bir dalga şeklinde değil daha stabil yapı içinde olması muhtemel.

Şimdi emtia ve sermaye piyasaları beraberce ‘’yeni bir Çin’’ arayışı içinde Hindistan kapılarında…

Hindistan yakın zaman içinde Çin nüfusunu geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olacak.

Ülkenin sosyal ve idari yapısı yabancılar için hala zor anlaşılır olsa dahi Çin’de iş yapma zorlukları konusunda tecrübe kazanan yabancı yatırımlar için Hindistan önümüzdeki dönemde artarak ilgi odağı olmaya devam edecek.

Bu arada bir başka konuyu dikkatle takip etmekte fayda var.

Hindistan ve Pakistan siyasi otoritelerinin 2015 mayıs ayından sonra yürütmekte oldukları yakınlaşma faaliyetleri. Her nekadar her ikisi de kendi ülkelerinde bir çok statüko ile karşılaşsalar dahi sadece birkaç içinde 9 görüşme yapan Hindistan ve Pakistan siyasi liderleri gelecek için ayrı bir zemine işaret etmektedir.

Biraz önceki satırlarda ‘’Yeni bir Çin’’ bulmaktan bahsederken tabi ki  ‘’yeni bir Çin nereden bulunur ?’’ sorusu aklınızdan geçti. Belki burada size yeni bir Çin sunabilirim.
Hindistan – Pakistan – Bangladeş  …!
Şu anda bu 3 ülkede yaşayan nüfus Çin’den yüz milyonlarca kişi fazla, bakir ve işlenmemiş alanlar , ucuz iş gücü ,  giderek artan emtia ve enerji talebi ile yeni ‘’vaha’’ …



Çin ve Hindistan rakamlarına göz attığımızda konu çok daha açık şekilde görülmektedir.

2001 sonrası emtia talebinin patladığı, fiyatların devamlı olarak yükseldiği dönemde Çin’in müthiş talep artış hızına yetişemese de oldukça ciddi artışlar gösteren Hindistan geldiği noktada daha ne kadar bakir olduğunu göstermektedir.

Çin dünya kömür talebinin yarısını oluştururken , Hindistan ancak yüzde 7.6 kadarına sahiptir. Dünya metal talebinin yüzde 43 kadarı Çin’den gelirken Hindistan’ın dünya metal talebi içinde payı sadece yüzde 3.5 ‘dir.

Demir cevheri fiyatları ve Çin’de mülk yatırımı :



Bu rakamlara Hindistan’ın ne kadar geride kaldığı anlamı ile değil yakın dönemde Hindistan’ın ne kadar büyük bir potansiyel olduğu ile bakmak yararlı olur.

Afrika nüfüsu hızla şehirleşmektedir. Yakın dönem içinde Afrika’da insanların yüzde 60 kadarı şehirlerde yaşayacak.

7000 yıl önce maden çağı bakır ile başlarken , şehirleşme ticareti arttırması , teknolojinin bu şehir yaşamında gelişmesinden bahsettik.

Binlerce yıl sonra yine doğal kaynakları üretecek olan Afrika , Latin Amerika gibi bölgelerde şehirleşme ve üretim imkanları artarken, Hindistan , Pakistan ve Günay Doğu Asya’nın bir çok bölgesinde ‘’ Bakır’’ talep edecek büyük kiteleler ve yep yeni şehirler oluşmakta.
Yeni şehirler , artan ulaşım ve hızlanan ulaşım , artan ticaret demek…

Artan ticaret daha fazla hammadde talebi daha fazla doğal kaynak… Yeni talep edenler yeni hakimiyetler aramak zorunda tıpkı binlerce yıl önce daha fazla bakır için bakırı silaha çevirecek tuncu bulan insanlar nasıl daha fazla silah ve daha fazla üretim için daha fazla savaşmış ise  bu yeni emtia ve hammadde talepleri hangi yeni zeminleri hazırlayacak göreceğiz..

Düşen hammadde fiyatları sadece büyük bir patlama sonucunda oksijensiz kalan bir ateş gibi…

Önümüzdeki dönemlerde talep yeniden alevlenirken yeni alıcıların neler getireceğini göreceğiz.
Belki bize son yıllarda Güney Çin Denizinde yer tutmaya çalışan onlarca ülkenin hangi oyunun taraflarını oluşturduğunu anlama fırsatı doğacak…!

Maden – Bakır çağı yazının bulunması ile sona erdi. Ama o çağlarda başlayan emtia için savaşlar, ekonomik olarak da silahlı ordular tarafından da devam ediyor. 

Tek fark artık silahlar Tunç değil …….
  
  


Gıda emtia ürünlerinde durum:



FAO Gıda Fiyatları Endeksi; Dünya Gıda ve Tarım Örgütü,  Birleşmiş Milletlerin ilk kurulan uzmanlık örgütüdür.

FAO her ay gıda fiyatları üzerine rapor yayınşar, 2015 yılının sonunda yayınladığı raporda, uluslararası buğday ve mısır fiyatları Kasım ayında düşerek bir önceki yılın altına gerilemesinden bahsetmektedir ki Söz konusu fiyat düşüşünde küresel arzdaki artış ve talebin zayıf seyretmesi etkili olmuştur. 

FAO Pirinç Fiyatı Endeksi ise Japon pirinci ile aromatik pirinçteki fiyat düşüşlerinin etkisiyle düşme eğilimini sürdürdü.




Güney Afrika’da bölgesel üretim düşüşlerinin etkisiyle piyasanın daralması ile mısır fiyatları Kasım ayında geçen yıla göre iki katına çıkarken; Doğu Afrika’daki birçok ülkede muhtelif tahıllarda fiyat artışları yaşandı. Özellikle ekonomik darboğaz yaşayan Güney Sudan ile düşük rekolte elde eden Uganda ve Tanzanya’da belirgin fiyat artışları yaşandı.

Karayiplerde El Nino nedeniyle uzun süreli kurak hava koşulları yaşanması Kasım ayı fiyat artışını destekledi. Kasım ayında Haiti’d e yerel mısır ve fasulye fiyatları bir önceki yılın oldukça üzerine çıkarken Dominik Cumhuriyeti’nde fasulye fiyatları bir önceki yılın aynı ayına göre %40 oranında artış gösterdi.FAO




Özellikle bazı emtia türleri için başka bir risk…   

EL NİNO !




‘’Yaklaşmakta olan El Nino'nun Avustralya'da hava koşullarını önemli ölçüde etkileyeceği ve uzun süreli kuraklığa neden olacağı yönündeki hava tahminleri nedeni ile Avustralya'da buğday ve pamuk başta olmak üzere tarımsal emtianın 2015-2016 üretim düzeylerinde büyük düşüşler bekleniyor.’

The Sydney Morning Herald, 16/06/2015

‘’Kuala Lumpur – Arazi açısından dünyanın en büyük palm yağı üreticisi olan Malezya’da kurulu Sime Sarby firması El Nino ve devam eden kuraklık nedeniyle palm yağı ve taze meyve üretiminin düşebileceğini açıkladı.

Palm yağında Malezya’da % 6, Endonezya’da ise yaklaşık % 8-10 arasında düşüş olacağı tahmin edilmektedir.

Benzer şekilde, taze meyve üretiminde de El Nino etkisi nedeniyle Malezya’da 5,94 milyon tondan 5,58 milyon tona, Endonezya’ da ise 3,05 milyon tondan 2,75-2,81milyon ton arasına düşüş beklendiği belirtilmektedir.’’ english.astroawani.com


 Avustralya Meteoroloji Bürosu’ndan yapılan açıklamada, bu yılki El Nino’nun güçlü bir etki yaratmasının beklendiği belirtildi. Büyük Okyanus’un orta ve doğusunda, okyanus yüzeyinde oluşan olağandışı ısınmalar olarak tanımlanan El Nino, yarattığı ısıtıcı etki nedeniyle kasırgalara, şiddetli yağışlara, taşkınlara, kuraklıklara, yangınlara ve tarımsal ürün kayıplarına yol açıyor. Bu da metal, buğday, kahve, şeker, pamuk, palm yağı gibi birçok ürünün fiyatının etkilenmesine neden oluyor.

Daha önce nikel ve çinkoyu uçurmuştu..

El Nino dönemlerinde ait finansal raporlarda nikelin en iyi performans gösteren emtia ürünü olduğundan bahsedilir. Çinko, kahve, kakao, pamuk ve soya fasulyesinin de El Nino boyunca ciddi fiyat artışları kaydetmişti ancak önümüzdeki dönem talep ve yavaşlayan büyüme ile nasıl tepki vereceğini bekleyip göreceğiz.

2010 yılındaki El Nino, Asya Pasifik’te milyarlarca dolarlık hasar vermişti. Güçlü bir El Nino, tarıma bağımlı ülkelerin ekonomisi için önemli bir tehdit. Kötü hava şartları tarımda özellikle Hindistan için çok daha önemli. Hindistan’da daha önce El Nino dönemlerinde bir çok çitçi intihar etti. Tarım sektörü Hindistan ekonomisinin yüzde 14’ünü oluşturuyor ve sulama olanaklarının yetersizliği nedeniyle Muson yağmurları büyük önem taşıyor. Ülkenin soya fasulyesi ve pamuk üretimi açısından El Nino çok daha önemli.

Dünyanın en büyük pirinç ithalatçılarından Filipinler’de kuraklık dönemlerinde oldukça zor günler yaşıyor.

El Nino’nun rotası üzerindeki diğer ülkeler Çin, Malezya ve Endonezya. Çin’in mısır üretimi açısından yağışlar önemli. Güneydoğu Asya’da en büyük endişe ise palm yağı üretiminde meydana gelen volatilite ve bunun fiyatlara etkisi.




Geçtiğimiz ekim ayında ABD ve Avustralya’da uzmanlar son 20 yılın en şiddetli El Nino’sunun yaşandığı konusunda uyarıda bulunurken, Japon bilim adamları ise Pasifik’teki deniz suyu sıcaklığının 1950’lerden bu yana en yüksek seviyelere ulaştığını aktardı.

Brezilyalı şeker üreticileri şiddetli yağmurların şeker kamışlarının kalitesini düşüreceğine kesin gözü ile bakıyor.

Avustralya, Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde ise çiftçiler palmiye yağı, buğday, kakao ve kahve üretiminin olumsuz etkileneceğini söylüyor. Açıklamaların yansıması fiyatlamalarda kendini gösteriyor. 2015’in son çeyreğine girerken şeker yüzde 31, süt yüzde 36, palmiye yağı yüzde 13.1 ve buğday fiyatı yüzde 6.1 yükseldi.

El Nino olarak bilinen hava olayları Pasifik’in ekvator bölgesinde rüzgarın yavaşlaması ve ters dönmesi sonucu oluşuyor. Bu durum su sıcaklıklarını yükselterek, iklimin değişmesine yol açıyor.

İnsanlık binlerce yıl öncesinden ne kadar uzakta tartışılır ...
Ama hala kendisi ve doğa ile olan savaşı soluksuz devam ediyor..



Aytun Bilgin

Mart 2016

Kaynaklar:












1 yorum: